HÜSEYİN ÖZGÜLER


KÖPRÜBAŞINDAN ŞEHİR SİNEMASINA YOLCULUK...


Gecenin sessizliği arada bir gece bekçilerinin tiz düdük sesleri ile bozuluyor, şehrin ortasında derenin taşları kayaları yalayarak akan suların sesi toprak damlarda yer yataklarında yatan insanlara ninni sesi gibi geliyordu.
Dere yatağının her iki tarafına düzensizce dizilmiş olan toprak damlı kara suvaklı evlerde sabah ezanı ile birlikte insanlar işlerine gitmek için evden çıkar Köprübaşındaki Cuma ustanın kahvesinde sabah kahvelerini yudumlarlardı.
Bu kahırlı şehirde tarım ile sanat birbirini tamamlayan iki unsur olmuş herkes geçimini sağladığı alanda dostluğun saygının ve sevginin harmanında yaşantılarını sürdürürlerdi.
Köprübaşında duvarları taştan örülü çatısı çinko olan kahvehanenin pencereleri güneye bakıyordu, masalar sandalyeler sabahları pencere kenarına dizilir ilk baharın hafif esintili sabahlarında, kahvehaneye gelip kahvesini içenler güneşinde tadını çıkarırlardı.
Cuma usta herkesten erken kalkar tahta kapılı kahvehanenin kilidini çevirerek açarken sabahın köründe kılıç gibi temiz havayı ciğerlerine çeker, birde derenin öte tarafında şafakta öten kör baykuşun sesini dinler kendi kendine konuşarak kahveye ocağın başına gider meşe odunları ile ocağın altını yakardı.
Cuma ustanın genç oğlu Halil Cila babasının yanına gelip gider kendisine arada bir yardım ederdi. Halil bir gün babasından izin alarak Antep´e gider gezer tozar şura senin bura benim derken sinemaya gider.
Sinema ile gözlerini dünyaya açarak her filmin bitiminde kendinde farklı bir yenilik bulan seyirciler bu seferde Başrollerini Nuri Sesigüzel ve Hüseyin peydanın paylaştığı mezarımı taştan oyun filminde Abdo ağa rolü ile sinemada seyircileri kah ıslık sesleri ile ayağa kaldırmış kah üzüntü ile mırıldanmalara sürükleyerek filmin bitimine kadar seyircileri ayrı bir dünyanın içine çekmişti.
Sinema dağılmış herkes yorum yaparak kendi işine aşına giderken, Halil ise bu iş tam bana göre diye mırıldanarak arkadaşlarının yanına gidip onlara da fikrini açmış onlarında olurlarını almıştı.
Bir müddet sonra Besni´ye gelen Halil Cila babasının kahvehanesini sinemaya çevirmek isteğini dile getirdiğinde babasından olumsuz cevap alır ama Halil Cila ısrarla bu işin üstüne gider ve babasının gönlünü eder.
Halil Cila arkadaşları Teyfik Çil ve Veysel Ünal ile İstanbul´dan ?Heruter? marka bir film makinası getirerek 1951 yılında Besni´yi sinema ile tanıştırır, üç yıl bu mekânda süren sinema işletmeciliği bir müddet sonra develiğe taşınır daha sonra ellili yılların sonunda şehir göç edene kadar burada devam eder.
Şehir yeni yerine taşınırken Halil Cila´da sinema için kendine yer arar ve Rahmetli Halil Ağar´ın Dumlupınar mahallesinde yaptırdığı Şehir sinemasını hizmete açar, on iki basamak merdivenle giriş kapısına çıkılan bu binanın zemini tahta üstü çinko çatılı idi.
Türkiye kendi içinde göç dalgaları ile köylerden kentlere, kentlerden büyük şehirlere dağılarak yer değiştirirken gittikleri yerlerde aş, iş, eğitim gibi sorunlarla boğuşan taşranın yoksul insanları kendi acılarını dile getiren filmlerde birleşerek sinema salonlarından dış dünyaya tepkilerini dile getirdiler.
Bu dalgalanmalar insanları belli amaçlar doğrultusunda bir araya getirmiş yoksul insan topluluklarına sol görüşlü oluşumlar sahip çıkmış bu eksende sinemada kendi yerini özellikle Yılmaz Güney´in filmleri ile almıştı.
Ateşli konuşmaları ile seyircileri coşturan Yılmaz Güney, Besni´de de sinema salonlarını adeta yıkıp geçiyor, ıslık ve alkış sesleri sokaklara taşıyordu.
Eski mesleği hamallık olan rahmetli Bayram Gala tahta bir kalıp üzerine iliştirilen sinema afişlerini sırtına alır caddelerde sokaklarda dolandırır filmin adını ve oynama saatini dellal ederdi.
Besni´de sinema sektörü canlanmış, işletilen salon sayısı Şehir sineması, Mehtap sineması, Güney sineması, Meram sineması olarak dörde çıkmış rekabet kızışmış çok zaman sinema solunu sahipleri daha çok seyirci çekmek için iki film birden oynatmakta idi.
O güzel yıllarda haftada iki gün gündüzleri sinemalar kadınlara oynatılır her filmin sonunda çok zaman öfkelerini dile getirerek filmin kötü karakterli aktörlerine beddua ederek sinema salonundan çıkan kadınlar mahallede kendi aralarında o hafta izledikleri filmi birbirilerine anlatırlardı.
O yıllarda sinemalar sanki toplumu iyi ahlaklı yöne çeken birer okul gibiydiler, oynayan her filmin sonunda kötüler cezasını bulur iyiler kazanır insanlara iyilik doğruluk ahlakı bu filmler ile aşılanırdı.
Şimdi günümüzde sinemanın dışında televizyonlarda oynatılan diziler boşanmalar, aldatmalar normal bir karaktermiş gibi gösterilerek ahlak çöküntüsüne yol açmaktadır, ayrıca şiddet içerikli dizilerde gençlik adeta suça teşvik edilerek bu anlamsız karakterleri kendilerine örnek almaktadırlar.
Bu işin başındaki yöneticilere sesleniyorum, yazık etmeyin bu ülkenin insanlarına çeki düzen verin televizyon kanallarına.

Halil CİLA
1934 yılında Aşağı Şehirde Kahta mahallesinde doğan Halil Cila, ilkokulu Dumlupınar İlkokulunda okudu. İlkokulu bitirdikten sonra 15 yaşında evlendirildi. Ortaokula başladı fakat evli olduğu için okuldan uzaklaştırıldı. İlk mesleği "Tabaklık" olan Halil Cila Besni´nin ilk sinemacısıdır.

F. Hüseyin TABAK
1340´da Kahta mahallesinde doğan Hüseyin Tabak´ın asıl mesleği manifaturacılıktır. Besni´de yukarı şehirde ilk sinemayı açtı. Adana´da "Dar film"den filmleri aldığını dile getiren Hüseyin Tabak, belediyeden alınan "Rusum" (bilet) karşılığı filmleri oynattığını dile getirip, Kelovun oğlu Reşit´in kucağında köpekle film izlemeye gelmesini engelleyemediğini dile getirip, bu mesleği ancak 6 ay yaptığını söyledi.

ARAMIZDAN AYRILANLAR

Besni'de vefat edenler...

SAĞLIK

Dahiliye vaka güncellemeleri toplantısı

Dahiliye vaka güncellemeleri toplantısı

BÖLGE HABERLERİ

23 Nisan Çocuk Şenliği 200 bin kişiyi ağırladı

23 Nisan Çocuk Şenliği 200 bin kişiyi ağırladı

BİLİM ve TEKNOLOJİ

Instagram özelliği WhatsApp’a geliyor

Instagram Hikayeler'de bulunan bir özellik, WhatsApp'a yeni bir güncelleme ile gelecek.